Venedik'te Ölüm ve Sanatçının Çıkmazı

 Daha önce yazma edimi ile içli dışlı olduysanız muhakkak yazma sıkıntısı da çekmişsinizdir. Üretemediğiniz, boş kağıdın veya beyaz ekranın karşısında saatlerce beklediğiniz, kafanızı bir türlü toparlayıp yazmak istediğiniz konulara odaklayamadığınız zamanlar olmuştur. Böyle zamanlarda hayatımızda birtakım değişiklikler yapmak bu durumun çözümü için mantıklı olabilir. Tıpkı Thomas Mann'ın Venedik'te Ölüm kitabının karakteri Aschenbach'ın bu süreci atlatmak için Venedik'e gitmesi gibi. Elbette her yaratım süreci çektiğinizde Venedik'e gidin demiyorum bu hepimiz için epey maliyetli olabilir. Fakat yapabiliyorsanız bir mekan değişikliği yapın. Bunun ne kadar işe yaradığını görmek için Venedik'te Ölüm kitabını beraber inceleyelim.

 Venedik'te Ölüm künstler roman dedikleri, uyarlamamız gerekirse sanatçı romanı diye uyarlayabileceğimiz bir roman. Künstler roman bir sanatçının çocukluğundan başlayarak büyümesi ve sanatçı olmaya karar vermesi durumunu işler. Yazar ana karakteri kendisi ile özleştirir ve bunalımını onun üzerine yıkar ve hazırsanız asıl bomba geliyor. Yazarın kitabın sonunda karakteri mutlaka öldürür ve böylece kendisinin yeniden doğumunu gerçekleştirir ve üretkenliğini tekrardan kazanır.

 Bir hayalkırıklığına uğradıysanız geri dönüp yazdığım şeyleri tekrar okuyun, Aschenbach'ın yaşamı değildi yolunda giden yaratıcı duygularının verimi konusunda, işe yaradı, ifadesini kullandım sadece. Aschenbach karakteri büyük bir yazar olarak sunuluyor bize, çocukluğundan beri yetiştirildiği şey olmuş aslında. Bu anlamda Apollon'un akılcılığını temsil ediyor fakat bir nevi kafa toplamak için gittiği Viyana'da karşısına çıkan ve Dionysos'u yani duyguları temsil eden 14 yaşındaki Tadzio onu tamamen hakimiyeti altına alacak ve onu en başından beri yavaş yavaş ilerlediği ölüme götürecek. Aschenbach Tadzio'yu ilk gördüğünde Yunan tanrılarının güzelliği ile kıyaslayarak duyduğu hayranlığı bizlere aktarıyor. Fakat bu durum hayranlık ile sınırlı kalmıyor şehri terk edecek iken ufak bir bahaneye tutunarak geri dönüyor ve Tadzio'ya karşı bir "baba muhabbeti" duyduğunu ifade ediyor. Bu sırada şehri saran salgın dedikoduları Aschenbach'ı bir soruşturmaya itse de şehirden gitme konusunda ikna edemiyor. Çünkü Aschenbach'ın hayranlığı artık bir tutkuya dönüşmüştür. Kuaför de kendisin gençleştirmek için saatler harcıyor, parfümler sürünüyor ve tüm gününü Tadzio'yu seyrederek geçiriyor. Hatta bu durum konusunda kendisini o kadar kaptırıyor ki ölürken bile bu durumunu koruyor: “Aschenbach, her zaman olduğu gibi şimdi de onun peşi sıra gitmeye koyuldu. Sandalyede yana yıkılan adamın imdadına koşuluncaya kadar dakikalar geçti. Onu odasına götürdüler. Ve daha o gün, yazara saygıyla bağlı dünya, onun ölüm haberiyle sarsıldı.”

  Aschenbach bir sapık mıydı veya onu ahlaksız olarak niteleyebilir miyiz? Yazarlığının zirvesinde saygın bir sanatçının, güzel bir oğlana tutku derecesinde bağlanarak düştüğü bunalımda “sapıklık”, ”ahlaka aykırılık” bulan birine yazdığı mektupta Amerika gibi katı ahlak kuralları olan bir ülkede bile eserin “klasik” olarak değerlendirildiğinden söz ederek tam tersine amacının ahlaki olduğunu vurgular. Şüphesiz Aschenbach'ın yaptığı çirkin bir arzulama değil güzel olana kendini kaptırma durumudur. Bu da onu bir sapıktan farklı bir yerde konumlandırmamızı sağlar. Mann'ın bu hikayesi pedofili bir karakterin hikayesindense estetik olan karşısında duyulan haz ile ölümü bile yok sayan bir adamın hikayesidir kesinlikle. Tadzio'nun güzelliği üzerinden sanatçının içerisinde bulunduğu trajik olarak adlandırabileceğimiz o çıkmazı bizlere aktarıyor.

  Ayrıca Aschenbach'ın duyguları ve şehirde dedikoduları süren salgın arasında metaforik bir benzerlik var. Salgının varlığı kitapta net olarak söylenmiyor fakat belediyenin insanlardan saklamaya çalıştığı düşünceleri var ve bu düşünceler her geçen sayfa da daha da kuvvetleniyor ve Aschenbach sonunda bundan emin oluyor. Salgının şehri sarmaya başlamasıyla Aschenbach'ın tutkusunun tüm bedeni sarması paralel olarak ilerliyor. Aschenbach'da salgında olduğu gibi olayı başka yerlere yorarak, sık sık konuyu değiştirerek durumu yalanlıyor fakat iki süreçte de durum apaçık ortaya çıktığında Tadzio gitmiş Aschenbach ise ölmüş oluyor.

Yorumlar

  1. Bu eser bir klasik tabii ve filmi de öyle (Luchino Visconti, 1971) ve film müziği olarak seçilen eser de: Mahler'in 5. senfonisinin 4. bölümü "Adagietto". Dinlemeyen kalmasın diye, bu güzel yazınızın altına not ediyorum. Bir de şöyle bir örnek bağlantı bırakırsam tamamdır: https://www.youtube.com/watch?v=P8LZ43LA2nY

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aslında filmi de izleyip yazacaktım fakat filmi izlemek için şu an imkanım olmadığı için sadece kitap ile yetinmiştim. Bu sebeple sizin dipnot düşmeniz çok güzel oldu, teşekkürler.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar